D vitamini; A, E ve K vitaminleri ile birlikte yağda eriyen vitaminler grubuna girmektedir. D vitamini, Güneş ışığına maruziyet sonucu endojen olarak sentezlendiği için teknik olarak vitamin değil bir pro-hormondur.

Çoğu insan için D vitamini sentezi, derinin Güneş’ten gelen Ultraviyole B ışınlarına maruz kalma yoluyladır ve bu en bol kaynaktır. Deride D vitamininin endojen üretiminin yanı sıra, bitki (vitamin D2) veya hayvan (vitamin D3) kaynaklı D vitamini kaynakları da vardır, fakat bu kaynaklar oldukça sınırlıdır.

D vitamini kaynakları

En iyi doğal D vitamini kaynaklarından bazıları taze somon gibi yağlı balıklar ve morina balığı karaciğer yağıdır. Bitkiler arasında ise en iyi kaynak güneşte kurutulmuş mantardır.

Az sayıda doğal kaynak olduğundan ve besinlerin D vitamini açısından yetersiz olmasından dolayı, Amerika ve Kanada ile bazı Avrupa ülkelerinde süt, yoğurt, peynir, portakal suları, bazı ekmek çeşitleri ve bazı tahıllar D vitamini ile zenginleştirilmiş olarak satılmaktadır.

Institute of Medicine (IOM) 2011 yılında yayınladığı raporda günlük D vitamini ihtiyacını infantlarda 400 IU/gün, 1-70 yaş arasında 600 IU/ gün, >70 yaşta ise 800 IU/gün olarak belirlemiştir. Ancak ABD’de ve bazı klinisyenler optimal kalsiyum emilimini sağlamak ve osteoporozu tedavi etmek veya önlemek için günlük 2000 IU kadar Vitamin D önermektedirler.

D vitamini neden önemli? D vitaminin işlevleri neler?

En önemli fonksiyonu normal serum kalsiyum ve fosfor düzeyinin korunması, böylece sağlıklı kemik yapısının sürdürülmesidir. Vitamin D çocuklarda Raşitizm, erişkinlerde Osteomalazinin önlenmesinde en önemli hormondur. Normal vitamin D düzeyi iyi bir kas fonksiyonu için gereklidir. Eğer vitamin D eksikliği var ise kronik yorgunluk ve kas güçsüzlüğü görülmektedir.

D vitamini, bazı kanser türleri gelişme riski ile ters ilişkilidir. Normal ve kanserli hücrelerin büyümesinin güçlü bir baskılayıcısıdır. Meme, kolon, cilt, prostatik kanser hücrelerinde ve lösemik hücreler üzerinde baskılayıcı etkisi mevcuttur. D vitamininin serum düzeylerinin yüksek olmasının düşük kanser riski ile ilişkili olduğu, kolon kanseri riskini azalttığı bunun yanında çocukluktan itibaren güneş ışınlarından yararlanan ve D vitamininden zengin beslenenlerde meme kanseri riskinin % 40-50 azaldığı bilinmektedir. Özellikle genç kadınlarda yeterli miktarda D vitamini ve kalsiyum alımının meme kanserine karşı ek koruma sağlayabileceğini düşündürmektedir.

D vitamininin kronik hastalıklar üzerinde etkisi

D vitamininin hipertansiyon ve kardiyovasküler hastalıklardan koruyucu etkisi bulunmaktadır. D vitamininin koroner arter hastalığı şiddetinin bağımsız bir belirleyicisi olduğu gösterilmiştir. Koyu cilt rengine sahip olan ve ılıman iklimlerde yaşayan insanların yetersiz D vitamini sentezlemelerine bağlı olarak artmış hipertansiyon prevalansına sahip oldukları gösterilmiştir. D vitamini ile periferik arter hastalığı arasında anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur.

D vitaminin şeker hastalığı üzerine etkileri mevcuttur. İnsülinin pankreastan salgılanmasını düzenlediğine dair kanıtlar bulunmaktadır. Tip I DM gelişimi ve Tip II DM’ deki insülin rezistansı ile ilişkisini ortaya koyan çok sayıda çalışma bulunmaktadır.

Vitamin D düzeylerinin, abdominal obezite, hipertrigliseridemi ve hiperglisemi ile negatif ilişki gösterdiği bulunmuştur. Yine Vitamin D eksikliğinin morbid obez olan metabolik sendromlularda daha sık olduğu gösterilmiştir. Beyinde yaygın olarak Vitamin D reseptörlerinin olduğu, Vitamin D düzeylerinin hem Avrupa hem de ABD’ de Alzheimer ve demansla ilişkili olduğunu gösteren bulgular vardır.

Parkinsonlu hastalarda vitamin D eksikliğinin daha sık olduğu, hastalık gelişiminde vitamin D eksikliğinin rolü olduğu ileri sürülmektedir. Multipl skleroz, vitamin D ile ilişkisi araştırılan nörolojik hastalıklardandır. Yaşamın erken dönemlerinde vitamin D verilmesinin MS’ e karşı faydalı etkilerinin olduğu deneysel çalışmalarda gösterilmiştir.

Depresyon gelişiminde de D vitamini eksikliği suçlanmakta ve Vitamin D takviyesi ile semptomlar da düzelme olduğu bildirilmektedir. Vitamin D’ nin intihar vakalarını azaltmada bir rolünün olup olamayacağı da tartışılan konular arasındadır. Şizofreni ile doğulan mevsim arasında ilişki kuran ve bunun da Vitamin D ile bağlantılı olabileceğini ileri sürenler de vardır. Vitamin D ile otizmin ilişkili olabileceği düşünülmüş ve annelerin vitamin D düzeyindeki düşüklüğün infantil otizmi gelişimi için bir risk oluşturduğu belirtilmiştir.

Vitamin D’nin İmmun Sistem Üzerinde Etkileri

Vitamin D’nin immun sistem üzerinde düzenleyici etkileri vardır. Eksik olduğunda, immün yanıt bozulur ve enfeksiyona eğilim artar. Düşük vitamin D konsantrasyonları azalmış akciğer fonksiyonu ile ilişkilendirilmiş ayrıca solunum yolu enfeksiyonu ile ilişkili olduğu gösterilmiş ve D vitamini takviyesinin solunum yolu enfeksiyonlarını azalttığı saptanmıştır.

Azalmış vitamin D seviyesi ile astım, interstisyel akciğer hastalığı, KOAH gibi hastalıkların bağlantısı ortaya koyulmuştur.

Vitamin D’nin, kısırlık üzerine etkileri de araştırılmış yapılan çalışmada dişi farelerde fertilitede azalma, over folikül oluşumunda bozukluk olduğu görülmüştür. Vitamin D eksikliği bulunan erkek fareler üzerinde yapılan deneyler sonucunda azospermi, hipomobilite, testiküler morfolojilerinde bozukluk olduğu, fertilite oranının azaldığı belirtilmektedir. Vitamin D’nin şaç derisi üzerinde de olumlu etkilerinin olduğu belirtilmektedir.

Vitamin D düzeyi ile olumsuz gebelik durumları arasındaki ilişki araştırılmış preeklampsi, gestasyonel diyabet, erken doğum, tekrarlayan gebelik kayıpları, düşük doğum ağırlığı, sezaryen, postpartum depresyon gibi durumlarla Vitamin D eksikliği arasında pozitif ilişki belgelenmiştir.

Vitamin D, yorgunluktan kemik erimesine, tekrarlayan enfeksiyonlardan immun sistemle ilişkili bozukluklara, hipertansiyondan kalp ve damar hastalıklarına, depresyondan nörodejeneratif hastalıklara, tiroid hastalıklarından diyabete, obeziteye, kısırlığa kadar pek çok hastalık ve klinik durumla ilişkilendirilmekte ve bu listeye her gün bir yenisi eklenmektedir. Siz de bu yüzden D vitamini seviyenizi ölçtürmelisiniz eğer eksikliğiniz varsa takviye almalısınız. Bunun için yapmanız gereken laboratuvarımıza, aç karına gelip bir tüp kan vermek ve sonucunuzu üç saat içerisinde almanız olacaktır.

Ekim 16, 2020