Hipertansiyon bir diğer bilinen adı ile Yüksek Tansiyon, günümüzün en fazla rastlanılan kronik hastalıklarından biridir. Kalpten vücuda dağılan kanın, atardamar duvarlarına uyguladığı baskı ile kalp ve böbrek hastalıklarına neden oluşu şeklinde kendini gösteren hastalığa Hipertansiyon, yani yüksek tansiyon denir.
Kimlerde ve hangi yaşlarda yüksek tansiyon görülür?
45 yaşın üzerinde oldukça fazla görülen bu hastalığa yakalananlarda cinsiyet ayrımı yoktur. Yani hem erkeklerde ve hem de kadınlarda görülebilmektedir. Söz konusu yaş grubundaki hastaların neredeyse yarısı, eğer hekim kontrollerini yaptırmamış ise hipertansiyon hastası olduklarını bilmemektedirler. Çünkü sinsi bir hastalıktır. Erken tanı ve tedavisi çok önemlidir. Yılda birkaç kez mutlaka kontrol ettirilmesi gerekmektedir. 50 yaşın altındaki erkeklerde ve 55 yaş üzeri kadınlarda görülme sıklığı daha fazladır.
Yüksek Tansiyon (Hipertansiyon) belirtileri
- Düzensiz kalp atışları, kalpte ağrı ve kalp krizi
- Nefes darlığı, inme ve kulak çınlamaları
- Halsizlik, bulantı
- Baş dönmesi, baş ağrısı, sık idrara çıkma ve gözde çift görme
Olarak sıralayabiliriz.
Yüksek Tansiyon Nedenleri
Hastaların %95’inde Tansiyonun neden yükseldiği bilinmemektedir. Onun için bu grup tansiyon yüksekliğine “Esansiyel Hipertansiyon” da denilebiliyor. Şişmanlık, fazla tuz tüketimi, stresli bir yaşam, aile öyküsü gibi faktörler, hipertansiyon riskini yükseltmektedir.
Yine, tuzun yapısındaki Sodyum, su tutarak vücuttaki su miktarını arttıracağından buna bağlı kan hacmini de yükseltir. Dolayısı ile genetiğinde meyli tuza hassas olan kişilerde kan basıncı sürekli yüksek olur. Bu nedenle hipertansiyon hastalığına yakalanma riski de yüksek olur. Aksine, çok düşük tuzla beslenenlerde ise, hipertansiyona yakalanma olasılığı hiç yok gibidir. Günlük 1 çay kaşığı, yani 6 gr tuz vücudun ihtiyacını karşılar. Bunu 18 grama çıkarttığımızda hastalığın kaçınılmaz olacağı unutulmamalıdır. Bu nedenle tuz tüketimine dikkat edilmelidir.
Obezite (fazla kilolar) de risk faktörünü arttıran nedenlerdendir. Ağırlık arttıkça, hipertansiyon riski ve sıklığı da artacaktır. Obezitenin fazlalığına göre hipertansiyon görülme olasılığı normalinden 10 kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir. Yapılan araştırmalara göre obezite bir kadının hastalığa yakalanma riski olmayanlara oranla 5 kat daha fazla olduğu görülmüştür.
Stresli bir ortamda yaşam sürdürmek de, hipertansiyona yakalanma riskini artıran önemli faktörlerdendir.
Hipertansiyon için alınabilecek önlemler
Öncelikle beslenmeye dikkat edilmeli, şeker ve rafine karbonhidratlardan uzak durulmalı, kilo almaktan kaçınılmalı ve asla sigara kullanılmamalıdır. Zira sigara kullanımı da diğer faktörler gibi hipertansiyonda hayati önem taşımaktadır. Muz, elma, kayısı, havuç, üzüm, şeftali gibi meyveleri tüketmek, bir de düzenli spor ve yürüyüş yapmak, bu hastalığa karşı yapılacak en güzel tedbirler arasındadır.
Tanısı nasıl konulur
Hipertansiyonlu hastalarda doğru tanı için 2 hafta içerisinde günlük tansiyon ölçümleri yapılmalıdır. Ayrıca, fiziki muayenenin dışında, elektrokardiyogram, ekokardiyografi, 24 saatlik kan basınç izlemi ve laboratuvar testleri yapılması tanı için çok önemlidir.
Hipertansiyon tedavisi
Hipertansiyonun tedavisinin özünde yaşam tarzı değişiklikleri önemli yer tutar. Ancak hekim tarafından ilaç kullanımı da ön görülebilir.
Medikal tedaviye ek olarak yaşam alışkanlıklarının düzenlenmesi tedavinin en önemli parçasıdır. Düzenli egzersiz, kilo kontrolü ve tuz alımının azaltılması gerektiğinin bir kez daha altını çizmekte yarar vardır. Meyve, sebze ve katı yağ içeriği az olan süt ürünleri tüketilmelidir. Bununla birlikte düzenli egzersiz yapılmalıdır. Örneğin haftada en az 3 gün ve en az 30 dk. tempolu yürüyüş yapmak gerekmektedir.
Hipertansiyon sınıflama ve aşamaları
Optimum 120 80
Normal 120-129 80-84
Yüksek normal 130-139 85-89
1.derece Hipertansiyonlu 140-159 90-99
2. derece Hipertansiyonlu 160-179 100-109
3. derece Hipertansiyonlu 180 110
Sonuç olarak, yüksek tansiyon belli aralıklarla kontrol edilmez ve uyarılar dikkate alınmaz ise tehlike oluşturabilecek bir hastalıktır. Bu hastalığın böbrek, kalp-damar hastalığı, felç (İnme), görme kayıpları ve beyin kanamaları yaşatacağı, bunların da yaşam sürecini maalesef kısaltacağı göz ardı edilmemelidir.