Sarı nokta hastalığı, günümüzde sıkça karşılaşılan görme kaybı nedenlerinden biridir. Özellikle yaşlı bireylerde daha fazla görülen sarı nokta, ilerleyici özellikte görme kaybına yol açabilir. Teknolojik gelişmeler ışığında bu hastalık için çeşitli tedavi metotları geliştirilmiş olsa da henüz kesin bir çözüme ulaşılabilmiş değildir. Bu nedenle sarı nokta, önemli bir rahatsızlık olarak varlığını göstermeye devam etmektedir.
Sarı benek ve makula dejenerasyonu olarak da adlandırılan sarı nokta hastalığı, özellikle 65 yaş üstü kişilerde santral (merkezi) görme kaybının en önemli nedenleri arasında yer alır. Toplumda %1.2 ile 1.7 arasında değişen gözlenme sıklığı, 55 yaş üstündeki bireyler için %3.4 olarak kayıtlara geçmiştir. Aynı zamanda bu oranın her 5 yaşta bir %1.22 oranında arttığı belirtilerek sarı nokta hastalığının ileri yaşlarda büyük bir risk oluşturduğunun altı çizilmiştir.
Sarı Nokta Hastalığı Nedir?
Sarı nokta hastalığı; gözdeki retina bölgesinde bulunan ve en net görme işlevinden sorumlu olan makula bölgesinde (sarı nokta) reseptör hücrelerin ilerleyici kaybı sonucunda merkezi görmenin yitirilmesi durumudur.
Bu hastalığı yaşayan kişilerde gözün görme alanındaki merkezde görme kaybı oluşmaya başlar. Zamanla hücrelerin yok olmasıyla beraber görme alanında kaybedilen kısım, kenarlara doğru genişlemeye başlar. Başka bir ifadeyle sarı nokta hastalığı yaşayan kişiler, merkezde karanlık bir nokta ve kenarlarda halka şeklinde bir görüşe sahip olur.
Sarı Nokta Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
İlerleyici özelliğe sahip sarı nokta hastalığının belirtileri, hastalığın erken evrelerinde kişiler tarafından fark edilemeyebilir. Ancak ilerleyen dönemlerde semptomların şiddetinde yaşanan artış, hastalığın tanınmasını kolaylaştırabilir.
Bu belirtiler arasında;
- Bulanık görmek
- Renkleri ayırt etmede zorluk
- Az ışıklı ortamlarda görememek, fazla ışığa ihtiyaç duymak
- Merkezi görme alanında ortaya çıkan görme kaybı
- Görme alanında yer alan düz çizgilerde bozulmalar
Sarı nokta, her ne kadar ilerleyici özellik gösteren ve göz sağlığı için tehlikeli bir hastalık olsa da körlüğe neden olmaz. İleri evre yaşayan hastalarda merkezi görme alanı tamamen kaybedilmiş olsa bile görme alanlarının kenarları görülmeye devam edilebilir.
Ancak bu durumda bile yaşam kalitesinin ciddi oranda etkilendiği unutulmamalı, belirtiler ortaya çıktığında vakit kaybetmeden uzman bir doktora muayene olunmalıdır.